Dünya üzerinde ülkelerin liderliğini belirlemede ekonomi şüphesiz ki büyük ölçüde rol oynamaktadır ama dünya liderliğini belirlemekte son noktayı koyan bilimdir. Ancak ne yazık ki ülke olarak bu noktada acı bir gerçekle yüz yüzeyiz.
Nature Dergisi’nin her yıl üniversiteler ve bilim kurumları hakkında yayınladığı özel endekste bu kurumların o yıl bünyelerindeki akademisyenlerin yaptıkları bilimsel yayın sayısına göre sıralama yapılıyor. Bu endekse göre Harvard Üniversitesi 925.15 puanla ilk sırada iken ülkemizde en çok yayın yapan Bilkent Üniversitesi 13.59 puanla Harvard’ın 68 de biri kadardır. Maalesef Türkiye kurumlarının hiç biri listedeki ilk 500 kurum arasında yer almamaktadır.
İşte bu noktada artık bir adım atmamız gerekiyor. Bizler sadece hekim değil aynı zamanda birer bilim insanıyız. Türk hekimleri olarak teşhis ve tedavi konusundaki başarımız asla inkâr edilemez. Yaşadığımız bu pandemi döneminde de bunu bir kez daha görüp gururlandık. Ancak bu endekste de görüldüğü gibi zayıf olduğumuz bir nokta var. Bilimsel araştırma ve yayın sayımızdaki eksiklik. Yayınları genellikle akademik unvan sahibi olmak için yapıp, unvana sahip olduktan sonra bir kenara bırakıyoruz. Oysa bunu alışkanlık haline getirmek ve hekimliğe verdiğimiz önemi bilimsel araştırmalara ve yayınlara da vermemiz bizi hem bireysel anlamda hem de ülke bazında çok daha üstün ve kalıcı bir noktaya getirecektir. Amacımız toplum için bilim olmalıdır.
Yeterli yayın yapılmamasının bir sebebi hasta yoğunluğu olabilir. Ama aslında bunu da avantaj haline getirebiliriz çünkü çok vaka ile karşılaşmak ve deneyimlemek hekimlik tecrübesinin yanı sıra yayın yapmanın da temel gereksinimlerinden biridir. Bu yüzden araştırma yapmak için mutlaka arşivleme yapmalıyız.
Biz gerek ameliyatlarımız gerekse yaptığımız araştırmalar sonucunda hep aklımıza takılanların peşinden gitmeyi prensip edindik. Hepimizin bildiği gibi, bilim insanları etraflarında süregelen olguları gözlemleyen, bunlarla ilgili açıklama getirmeye çalışıp, onları test eden kişilerdir. Karşılaştığımız her yanlış veya her istisna yeni soruları beraberinde getirir. Her yeni soru ise bir merak ve dolayısıyla araştırma konusu haline gelir. İşte bu anlamda amacımız hekimlerimizi araştırma yapmaya teşvik etmek, bu yolculukta önlerine neler çıkabileceğini ve bunların üstesinden nasıl gelebileceklerini göstermektir. Araştırma ve yayın yaparak, hekimliğin yanı sıra bilim insanı yönümüzü de ortaya koymak, bireysel anlamda kendimize olan güveni arttıracağı gibi, yaptıklarımızı da ölümsüz hale getirecektir. Birimizin yayını diğer yayınlar için merak uyandıracak ve yenilerine ışık tutacaktır. Birimizin yayını bir başka hekimimize yol gösterici olacaktır. Yayın sayımız arttıkça da ülkemizi hak ettiği yere taşımada bizim de katkımız olacaktır.
İşte bu sebeplerden ötürü bu sefer toplantılarımızın amacı klinik bilgi vermek, bir teknik tartışmak veya vaka sunmak değil, bilime ve yayın yapmaya teşviktir. Bu toplantılarımızda artroskopik cerrahi ilgili araştırma ve yayın yapan hekimlerimiz bizlerle yayın yapma aşamasında neler yaşadıklarını, tezlerini ve ne konuda meraklarının kendilerini nereye getirdiğini paylaşacaklar. Onların fikirlerinin ve kafalarına takılanların hepimize ilham vermesi dileklerimizle bir fikir de sizden diyoruz…
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi, hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir…
Bu toplantılarda artroskopi ilgili tartışmalı konuları gündeme getirerek bu konuda çalışma yapmış arkadaşlarımıza söz vererek bir bilgi, deneyim ve tartışma ortamı sağlamayı amaçlıyoruz. Bu tartışmalar hem bilgimizi artıracak, farklı bir bakış açısı verecek hem de çalışma yapmak için yeni fikirler ortaya çıkacağına inanıyoruz.
Bu tartışmaların sonunda yeni fikirler geliştiren meslektaşlarımızla gruplar oluşturarak bu çalışmaları gerçekleştirmeye çalışacağız. Bu çalışmalar için gerekli verileri sağlamak amacıyla binlerce vakadan oluşan artroskopi ekibimizin arşivi sizlerle paylaşılacaktır.